Translate

Tuesday, May 5, 2015

SIFFİN VE SİİRT: Dini Sembollerin Kullanılması




Din özgürlüğü Anayasa’nın 24 maddesinde Din ve Vicdan Hürriyeti başlığı altında düzenlemiş temel bir insan hakkıdır. Buna göre  Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.’ Yani anayasa kimseye inanacaksın veya şu ya da bu dine inancaksın diye baskı yapılmayacağını garanti altına alıyor. Aynı maddenin  beşinci fıkrası ‘Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.’ da diyor. Böylece bir kişi veya grubun veya bir  siyasi partinin  kutsal şeyleri istismar edemeyeceğini açıkça belirtiyor.

Önce istismar sözü üzerinde durmak istiyorum. İstismar Arapça’dan dilimize gelen bir ödünç kelime. Kökü  meyve vermek, meyvesi olmak anlamındaki semere fiili.  Semere fiilinin diğer anlamları, faydalanmak, çıkar sağlamak, negative anlamda kullanmak, yararlanmak, etkili olarak kullanmak, çıkar sağlamak için yatırım yapmaktır.(Dilimizdeki istemek fiilinin de bu kök ile ilgisi olması muhtemel).  Bu fiilin 10. şekli olan istismar sözcüğü,  (negatif manada) kullanma, araçsallaştırarak  yararlanma, fayda sağlama anlamındadır. Yukarıdaki anayasaya maddesinde anayasa kurucusu istismar sözü yanında ‘ve kötüye kullanamaz’ ifadesini de kullanıyor. Bu durumda ilk olarak kullanılan istismar sözü bu maddede kötüye kullanmak değil fayda sağlama anlamındadır. Yani madde fayda sağlamak için ve kötü bir amaç için kullanmayı birlikte düzenlemiştir.

Gelelim, anayasa maddesindeki ‘din veya din duyguları’ ifadelerine. Bu ifadeler soyut kavramların somutlaşmış şeklidir. O halde bunun somut karşılığının ne olduğunun değerlendirilmesi gerekir. Duyguların kullanılıp kullanılmadığını bilemeyiz ama bu duygulara nasıl seslenildiğini değerlendirebiliriz. Bunun yöntemi dini sembolleri kullanmaktır. Mesela karşınızdaki topluma bir şeyi kabul ettirmek istiyorsunuz ve çoğunluğu Hıristiyan bir grupla karşı karşıyasınız; bir haç ile onların karşısına çıkıyorsunuz. Veya Budist bir gruba seslenirken Budist rahip kıyafeti giyiyorsunuz. Böylece sizinle aynı şeye inanıyorum; sizden biriyim mesajı veriyorsunuz. Karşınızdaki sizin samimi olduğunuza inandığı anda kullandığınız araç  (haç, kıyafet) toplumsal kurallara göre meşrulaşır,  ancak halen anayasaya göre bir ihlaldir.

Dini sembollerin araç olarak kullanılması radikalleşmeyi artırır. Dini sembollerin özellikle savaş alanında kullanılmasına İslam tarihinde ilk kez Sıffin savaşında rastlıyoruz. Mızrakların ucuna Kuran’ı Kerim takarak ilerleyen  Emeviler ki bunlar Muaviye’yi temsil ediyordu; Hz. Ali’yi durdurmayı ve hakem aracılığı ile çözümün sağlanmasını  başardılar. Ardından Hz. Ali’nin grubundakilerin bir kısmı ayrılarak bugünkü Selefilerin öncüleri olan Hariciler grubunu oluşturdu. Bu radikalleşmeyi, Sıffin savaşında dini sembollerin kullanılması başlatmıştır.

Dini sembollerin siyasi alanda sembol olarak kullanılmasını Cumhurbaşkanının 4 Mayıs 2015'te Siirt meydanında kaldırdığı Kürtçe Kuran ile bir kez daha gördük.  Bunu nasıl yorumlamamız gerekir?  Öncelikle Kuran bir dini semboldir ve siyasi bir kimlik olan cumhurbaşkanının elinde araçsallaşmıştır. Meşru bir aracın meşru bir ortamda kullanılması onun meşruiyetini sınırsız desteklemez.  Bu durumun doğrucağı sonuç kelimenin kendisinden mülhem olacağı üzere negatiftir.


Dini sembollerin yüzde 2-3'lük dilimdeki bir siyasi parti tarafından kulanılması ile çoğunluğu elinde tutan  ve aynı zamanda devleti yöneten bir parti veya onun temsilcileri tarafından kullanılmasının sonuçları muhakkak aynı değildir. Biri azınlıktaki bir grubun toplumsal-dinsel bir aracı kullanarak yönetime katılma çabası; diğeri bu araçların toplum üzerindeki gücünün farkında olan çoğunluğun yukarıdan aşağıya doğru uyguladığı bir dayatmadır.

No comments:

Post a Comment