Translate

Wednesday, April 30, 2014

Çocukları Korumak İçin



Çocuk kaçırma ve öldürme modern toplumda şehirleşme ile birlikte büyük bir sorun haline geldi. Bu problemi çözmek için hem yöneticilerin hem de ailelerin ortak sorumlulukları var.

Milletvekilleri acilen kanun çıkarmalı:

Ülkemizde artan çocuk ölümlerini durdurmak için milletvekillerinin acilen bir yasa  çıkarmaları ve çocukları korumaları  gerekmektedir.  Bu yasa ile 12 yaşın altındaki çocukların evde, oyun park ve bahçelerinde yalnız bırakılmaması; bu çocukların okula yalnız gönderilmemesi için anne ve babalara yasal sorumluluk yüklenmesi sağlanmalıdır.  Evde yalnız kalan, parkta yalnız oynayan veya sokakta yalnız yürüyen 12 yaş altındaki  çocukların polise ihbarının toplumsal bir sorumluluk haline getirlemesi için kampanyalar başlatılmalıdır.

Aileler çocuklarına çocukların özel alanlarını öğretmeli:

Çocuk yakınları onlara çok küçük yaştan itibaren yabancılarla konuşmamayı, onlarla temas etmemeyi; hatta mümkünse aile içindeki çok yakın olmayan kişilerle bile fiziksel temas etmemeyi öğretmeliler. Çocuklar iki yaşından itibaren  kendilerine dokunmak isteyenlere ‘Hayır’ diyebilmeli ve ‘Hayır’ diyen çocuğa aile içindeki en yakınlar dahi dokunmayarak onların bireysen alanlarına saygı duymalıdır. Böylece çocuklar hem yakından hem uzaktan gelebilecek muhtemel tehlikelere karşı hazırlanmış olur.


Yükümüz ağır. Çocuklarımız geleceğimiz. Sorumluluk yüklenmemizin zamanı geldi. Hepimize kolay gelsin.

Tuesday, April 15, 2014

Laiklerin Sekülerleşmesine Doğru



Türk siyasetini 1950’lerden beri muhafazakar eğilimler belirliyor.  Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve AK Parti bu muhafazakar eğilimin görüntüleri.

Statükocu, rejim bekçiliği  ile kilitlenmiş CHP’nin siyaseti belli bir kuşağı etkilese de genç kuşak  orta yaşlı kuşaktan daha farklı.  Onların beklentileri kendilerinden yaşlı olan kuşaktakilerin  eşitlik, özgürlük, kardeşlik motiflerinden sadece özgürlük kısmı ile örtüşüyor. Bu genç CHP’li kuşak fakirlikte eşit olmayı değil, daha iyi yaşam koşullarında eşit olmayı istiyor. Beklentileri eski kuşağın olduğu gibi devletten değil; kendileri girişimci. İş yerleri açıyorlar ve aktif vergi mükellefleri. Devlet memuru olup ‘Salla başı al maaşı.’ ile ay sonunu bekleyecek kanaatkar tipler değiller. Ekonomide birer aktör olmayı hedefliyorlar. Yıllardır devletten dışlanan muhafazakar kesimin mecburen oluşturduğu burjuvaziyi şimdi sol görüşlü gençler gerçekleştiriyorlar. Bu kuşak desteklendiği ve büyüdüğü oranda Türkiye’de muhalefet güçlenir. Aksi halde ideoloji üzerinden zaman kaybeden eski kuşak Türkiye’nin yeni kodlarını çözmekte yetersizliğe devam eder.


Türkiye’de muhafazakar kesim laiklerden daha önce sekülerleşti. Muhafazakarların sisteme tutunabilmek için sekülerleşmeye ihtiyaçları vardı ve şeriat düzenine geçmeye hevesli devrimci görüşlerini terk ettiler. Siyasi yelpazenin merkezine geldiler. Kendilerinden farklı olanlara yakınlaşmak zorunda kaldılar ve yakınlaştıkça da ortak değerlerini fark ettiler. Onlarla birlikte oldukları taktirde daha fazla kazanabileceklerini gördüler.

CHP’ye oy veren yeni kuşak gençler, parti içindeki eskiler gibi izole edilmiş bir ortamda büyümediler. Eski kuşak başı örtülü kadınları kapıcı dairelerinde veya evlerinde temizlikçi olarak görürken; bu kuşak onlarla aynı sıraları paylaştı. Ders çalıştı. Kantinlerde çay içti. Onların da kendileri ile benzer duyguları yaşadıklarını gördü.


Şimdi sırada sekülerin ya da laiklerin sekülerleşmesi var. Onlar sekülerleştikçe merkeze yakınlaşacaklar ve kendileri ile ortak değerleri olan kişilerle inançlarına veya görüntülerine bakmadan ilkeler boyutunda birleşecekler. Bu süreç yavaş bir süreç fakat nihai olarak gerçekleşmesi kaçınılmaz bir  yol. Askeri darbelerle kesintiye uğramayan demokrasi en güzel demokrasidir. Su akar yolunu bulur.

Sunday, April 13, 2014

TİK ve MİT



MİT konusunda geldiğimiz nokta Türkiye’nin demokrasi serüveninde son derece dikkate değer bir nokta. İktidar MİT ile düzenlemelere giderken bunu tamamen kötülemek yerine Milli İstihabarat Teşkilatı ile ilgili düzenlemelerin nasıl daha iyi yapılacağı noktasında aktif rol almalıdır.

Amerika’da istihbarat ile ilgilenen iki ayrı kurum var.  Herkesin bildiği üzere bunlardan biri FBI diğeri CIA. FBI yurt içindeki istihbaratı gerçekleştirirken CIA’in asli görevi dış istihbaratı sağlamak. FBI araştırmasını yaparken yerel polisten yardım alır. FBI tutukladıklarını polise teslim eder ve bundan sonra yargı süreci başlar. FBI pek çok vakada yerel polisin isteği üzerine faaliyete başlar. Terörizm, yabancı ülkelerin ülke içindeki casusluk faaliyetleri, siber savaş, yolsuzluk, kaçakçılık gibi bazı konularda FBI doğrudan harekete geçer; aksi halde talebe bağlı olarak hareket eder. Adalet Bakanlığına bağlı olan FBI’in bütçesi meclisten geçirilir ve meclis tarafından işlem ve eylemleri denetlenir. FBI meclise karşı sorumludur. Meclis FBI’ın faaliyetlerinden dolayı FBI direktörünü soruşturabilir; hatta bizzat adalet bakanı hakkında soru önergesi verebilir.

  CIA ise yurt dışı istihbaratını gerçekleştirir. Gerektiğinde  yurt içinden de bilgi toplar, ancak FBI gibi yurt içinde kovuşturma yapmaz. CIA görevlileri topladıkları bilgileri CIA başkanına doğrudan rapor etmek zorundalar ancak uygulamada kurum içinde yer alan bir birim Kongre (meclis) ile bağlantı kurmakla görevlidir, ayrıca başkana da bilgi iletirler.  (2001 yılında Kongre’yi bilgilendirmedikleri için ülkede skandal çıkmış.)

Devlet ile ilgili son derece gizli bilgiler sadece başkan ve meclisteki istihbarat komitesi başkanları ile paylaşılıyor, bunun dışındaki bilgiler Kongre’de (meclis) oluşturulmuş komisyonlar tarafından takip ediliyor. İki meclisli bir sistemleri olduğu için her iki mecliste de istihbarat komiteleri var. Temsilciler meclisindeki istihbarat komitesi milletvekillerinden; senatodaki istihbarat meclisi senatörlerden oluşuyor. İstihbarat komitelerinde biri iktidar ve diğeri muhalafet partisinden  olmak üzere iki başkan görev yapıyor yani komiteler mecliste çoğunluğu olan partinin tahakkümünde değil. Ancak tabii ki iktidar partisinin komitelerde daha çok üyesi bulunuyor. Demokratik temsil esas alınmış durumda. Her konuda olduğu gibi CIA’in faaliyetlerinde meclis, yürütmenin üzerinde denge ve fren mekanizması olarak görev yapıyor.

CIA’e bilgiler 16 farklı organizasyondan geliyor: Bu birimler  Savunma Bakanlığı, Enerji Bakanlıği, Emniyet Teşkilatı, Adalet Bakanlığı, Başbakanlık ve Hazine Bakanlığı  bünyesinde faaliyet gösteriyor.

Gelelim MİT’e.  MİT  yurt içindeki faaliyetleri dolayısıyla  özellikle 1980 sonrasında iyice halkın nefretini kazanmış; halkın gözünde devletin şiddet aygıtı olarak görülmüş ve pek çok insanın devlete olan güvenini zedelemişti. MİT’in bu imajı düzeltmesi ve yeniden yapılanması için bugünkü tartışmalar önemlidir ve gereklidir.  

Benim önerim şimdiye kadar dört parçalı olan ve   Emniyet, Jandarma, Genelkurmay ve MİT eliyle yürütülen istihbaratın iç ve dış istihbarat şeklinde ikiye ayrılması ve faaliyetlerine hukuk kuralları çerçevesinde devam etmesi şeklinde.  Şöyle ki
iç istihbaratın Türkiye İstihbarat Kurumu  (TİK) olarak yapılandırılması ve organizasyonun işbirliği yapacağı kurumların Emniyet ve Jandarma ile sınırlı kalmaması Adalet, Tarım, Gümrük, Ulaştırma, Çalışma bakanlıklarında kurulacak birimlerle bilgilerin değişik merkezlerden sağlıklı ve hızlı akışının sağlanması. Bu yolla tek elde birleşmeyen merkezi gücün birbirini dengeleyeceği kanaatindeyim.

MIT’in ise tamamen dış istihbarata yönelmesi , hükumetler ile işbirliği içinde çalışması ve faaliyetlerinden dolayı  TBMM’ye karşı sorumlu olması gerekir.

Bu yapılanma süreci Türkiye’nin geleceği için çok önemlidir. Bu konuda muhalefet aktif olmalıdır; iktidarın keyfiliğine izin verilmemeli ülkenin nihai çıkarları esas alınmalıdır.