Translate

Saturday, June 6, 2015

7 HAZİRAN 2015 GENEL SEÇİMİ: TÜRKLERİN KÜRTLERLE İMTİHANI



Yarın sandığa gidecek seçmenler için, 2015 seçimleri, zihinlerde ilklerin yaşandığı psikolojik gerilimin yoğunlaştığı, ibrenin kimlik siyasetinden özgürlüklere; özgürlüklerden kimliklere sürekli titrediği bir seçim dönemi olarak kalacak.

Seçmenler, ilk kez bir Anayasa’ya göre tarafsız olması beklenen cumhurbaşkanı  partiler arasında uzlaşmayı sağlayıcı, hakem rolünü terk edip bir parti (AKP) ve başkanlık sistemi için oy istemek için seçim propagandası yaptı. Açılışlar adı altında, kendisine tahsis edilen örtülü ödeneği de muhtemelen kullanarak, büyük bir kampanya yürüttü. Bu durum akademisyen ve aydınlar ile muhalefet partilerinin tepkisine yol açsa da YSK (Yüksek Seçim Kurulu)’na yapılan başvurulardan bir sonuç alınamadı. Bu durumda iktidar partisi ve cumhurbaşkanının aynı amaca hizmet eden iki ayrı kampanyası karşısında muhalefet devlet gücü karşısında büyük bir güçle ezildi. 2002 seçimlerini, 28 Şubat mağduru olarak kazanan ve aynı zamanda topluma ekonomik vaatlerde bulunan AKP; Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini engelleyen bir devlet ve muhalafete karşı mağdur olarak 2007 seçimlerinin  ve Ergenekon ile Balyoz davaları ve darbe komploları ile ve görecceli olarak iyi giden ekonomi ve somut hizmetler ile 2011 seçimlerinin galibi oldu. 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu kez ‘paralel ‘adını verdikleri Gülen cemaatine karşı mağdur rolü ile seçmen karşısına çıkan AKP yine halkın desteğini aldı ve %52’lik bir oy oranı ile Recep Tayyip Erdoğan 12. cumhurbaşkanı olarak seçildi.

2015 genel seçimlerinde roller değişmeye başladı. Görüntüde bu seçimlerin en büyük mağduru HDP. HDP, miting alanlarında patlayan bombalardan AKP'yi ve onu destekleyen medyayı sorumlu tuttu ve sivil bir siyaset izledi.  %10’luk barajı aşma ihtimalini cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendilerine verilen %9.8’lik destek ile mümkün gören BDP, AKP’nin mağdur ettiği kesimlerin de oyları ile genel seçim sahnesinde AKP önünde hedeflerdiği oy oranı itibarı ile küçük ancak meclis aritmetiği ve güç dengeleri açısından büyük bir hedefle propaganda yürüttü. 

Türk seçmeni bir başka ilk ile HDP miting alanlarında ve sosyal medyada yüz yüze geldi. Şimdiye kadar PKK bayrakları ile kamusal alana girme mücadelesi veren HDP bu kez kendi sivil alanına Türk bayrakları alarak kimlik siyasetinin ötesinde özgürlükler üzerinden siyaset yürüteceği mesajını seçmene iletti.

Böylece HDP, Türk seçmenine ‘değişim’ mesajı iletti. Bu mesaj yankısını yurt dışında yaşayan seçmenlerinin daha önce %10  ile destekledikleri Demirtaş’a daha fazla destek vermesi ile sonuçlanacak gibi görünüyor. (Bu seçimlerde katılım iki katına çıktı.) HDP ayrıca izlediği ulusalcı politika ile seçimlerden daima mağdur olarak çıkan CHP seçmeninin bir kısmının umudu haline geldi. HDP ayrıca üniversiteli yeni kuşak seçmenlere de pek çok noktadan hitap etti. Bu manada onlardan da destek alacak.

HDP’nin özellikle kendisini kimliklere saygılı ve her kimliği dillendiren; kimlikleri ayrımcılık aracı değil bütünleşmenin bir yolu olarak gösteren seçim propagandasının sandığa yansıyacağını tahmin ediyorum. Yarın göreceğiz.

NOT: Bu seçimlerde AKP artan dolar; hayat pahalılığı; Suriyeli göçmenler gibi seçmenlerin günlük hayatlarını etkileyen pek çok konuda seçmene bir şey vadedemiyor. Buna karşılık CHP ve MHP ekonomik vaatlerle seçmen karşında yerini aldı. Bu durumun da oyların dağılımı etkilemesi kaçınılmaz.

Seçimlerden sonra ‘Türk Halkı İçin (çoğunluğu oluşturduğundan) Kimin Yönettiği Değil Nasıl Yönettiği Önemli Hale Geliyor’ başlığı ile yazabilecek sonuçları değerlendirebilmeyi umut ediyorum.






1 comment:

  1. mustafa derin gibi bir faciadan sonra bu yazıları yazmanız ne güzel....

    ReplyDelete