Translate

Monday, March 3, 2014

Türk Siyasetinde Eksen Kayması



Türk siyaseti 1946 yılından 2013 yılına kadar laiklik-dindarlık söylemi üzerinde şekillenmiş; geniş toplum kesimin dini hassasiyetlerine referans olan dindar tanımlaması, siyasette kendisini daha çok  kültürel dindarlık olarak göstermiştir.

Her ne kadar siyasi literatürde MNP, MSP, Refah Partisi ve arkasından AKP, İslamcı olarak nitelendirilse de Refah Partisi’nin ve AKP’nin kitle partisi olması vesilesi ile İslamcılıktan uzaklaştığını en azından içine aldığı her üyenin radikal anlamda İslamcı olmadığını, inanç ve inancına uygun yaşama özgürlüğü ve ekonomik rahatlık beklentisi olan kitlelerin bu partiler içinde temsil bulduğunu söyleyebiliriz.

Eksen kayması olarak adlandırdığım yeni oluşumun ana aktörü bu gelenekten gelen AKP’dir. AKP kendisini İslamcı bir parti olarak değil muhafazakar bir parti olarak tanımlamıştır. “Milli görüş gömleğini çıkardım.” diyen başbakan ve parti ideolojisini belirginleştiren kuruluş aşamasındaki danışmanı Yalçın Akdoğan, İslamcılığı bir ideoloji olarak terk ettiklerini ve batılı ideolojilerden kapitalizm başlığı altındaki muhafazakarlık  (ya da conservatism) ile tanımlanmak istediklerini beyan etmişlerdir. 

ABD’deki muhafazakarlık dini ve toplumsal değerlere sahip çıkar, dindar kesimlerden beslenir ve dindar kesimlere hizmet eder. Bu dindar kesim, tek bir sınıf değildir; içinde kendi hiyerarşisi bulunan geniş bir kitledir ve Mobil, Wal Mart gibi şirket sahiplerini de; haftasonlarında kiliseye giden, çocuklarını bu yönde yetiştiren aileleri de kapsarken aynı zamanda aşırı Amerikan milliyetçilerini de içine alır. Buradan demokratların inançlı olmadığı anlamı çıkmaz. Demokrat Başkan Obama da ve  onun gibi diğer siyasetçiler de kiliselere gitmektedirler. ABD siyasetinde belirleyici olan kiliseye gitmek veya inançlı olmak değildir. İlk grup devletin ekonomi alanında son derece sınırlı olmasından yanayken ikinci grup devletin vatandaşı korumak için ekonomiye müdahale edebileceğini savunur. Birinci grubun milliyetçi reflekslerine karşı ikinci grup daha hümanisttir. Özelleştirmeler yapan ve dindar nesiller yetiştireceğiz diyen, Batı’yı dışlayıcı retoriği ile (Türkçü değil ama) milliyetçi (Hıristiyan klübüne karşı ümmetçi milliyetçilik) bir söylem üreten başbakan Türkiye’deki iç siyaseti dönüştürmeyi hedeflemiş Türk siyasetinin eksenini yerinden oynatmıştır.

Türk siyasetindeki eksen kaymasının ikinci görüntüsü gezi parkı eylemlerine katılan  Antikapitalist Müslümanlar olmuştur. AKP’nin ekonomik liberalizmine tepkili İslamcı solu oluşturan bu gruptan İhsan Eliaçık’a yöneltilen soruşturmalar, AKP’nin tam olarak Batılı muhafazakarlık hattına oturduğunu gösteriyor.

Üçüncü görüntü, başörtüsünün serbest bırakılması olmuştur. 31 Ekim 2013’te başörtülü kadın milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki oturuma katılmaları ile Türkiye siyasetini iki ana omurgaya ayıran laik-dindar çizgisi aşılmış oldu. Bu noktaya gelinmesinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin CHP’nin laiklik söylemi içindeki dar alandan çıkma politikaları etkili olmuşsa da  bu siyasi hamle AKP tarafından gerçekleştirilmiştir. Böylece AKP de siyasette laikliği  (daha doğrusu şimdiye kadar laisizmi) önceleyen  muahalefete bu yeni oluşumda bir alan açmıştır.

Türk siyasetindeki yeni eksenin oluşmasında dördüncü görüntü 17 Aralık 2013’ten beri yaşadığımız AKP ve Gülen Cemaati kutuplaşmasıdır.  AKP’nin muhafazakar tabanı gibi dindar Müslümanlardan oluşan Gülen Cemaatinin çekirdek kadrosu kendi içinde ve dış söylemlerinde  görülebileceği üzere “paylaşım” esasına dayalı bir hareket oluşturmuşlardır. Bu anlamda  her aşamada adı yolsuzluklara karışan, lüks hayat tarzları ile alt kesimlerden farklılaşan AKP ile toplumun daha alt kesimlerine hitap eden ve oradan dikey akışkanlığı sağlayan, ekonomi ve eğitim alanlarında fırsatlar sunan Gülen Cemaati tartışması dindar kesimin olup bitenler karşısında duyarlılaşmasına sebep olacak ve AKP kadroları ile Başbakan’nın tüm yaptıklarına onay vermeyecektir. Bu anlamda dindar olup “Zenginlik mübahtır.” diyenler ile “Zenginlik paylaşılmalıdır.” diyenler arasında bir ayrım yaşanacaktır ki bu da Türk siyasetinin yeni eksenini oluşturacaktır.

 Yeni oluşumda dindarlar ve laikler birlikte ekonomi görüşü farklı iki grup içinde yerlerini alacaklar. Yeni eksen yerine oturduktan sonra Türk ve Kürt milliyetçilerinin bu oluşumdaki rollerini belirlemelerini bekleyeceğiz.




No comments:

Post a Comment