Bu yazı
saygıdeğer Hocam Atilla Yayla’nın Yeni Şafak’ta yayımlanan Budizm, İslam ve Din Özgürlüğü yazısı üzerine yazılmıştır. [1]
Atilla
Yayla, liberalizmin bilimsel ve gerçek yorumu ile Türkiye’ye girmesini ve
yayılmasını sağlamış, çok değerli bir bilim insanıdır ve çalışmalarımda beni
her zaman nezaketle cesaretlendirmiştir. Kendisine şükran borçluyum.
Atilla
Yayla’nın 2013 yılından bu yana yayımladığı yazılarının beni sürekli
şaşırttığını söylemek istiyorum. Son olarak yukarıda bahsi geçen yazısı ile bir
kez daha şaşırdım. Hoca, İTÜ’deki bir takım öğrencilerin mescit isteklerine
karşı rektörlüğün olumlu cevap verdiğini ve bir takım öğrencilerin sadece
Müslüman öğrencileri bloke etmek için Budist tapınağı isteme girişimi
başlattıklarını özetledikten sonra ikinci grup öğrencileri ahlaksız bir istekte
bulunmakla suçluyor.
1. Devlet üniversitesi
rektörünün devlet bütçesi ile üniversite kampüsünde mescit açmasını
liberalizmin değerleri ile uyuşturamadım.
2. Hoca, Batı’daki önemli üniversitelerin
‘şapel’i olduğunu söylüyor ki bu doğru. Ancak şapeller sadece Hıristiyan
öğrencilerin ibadethaneleri değildir. Her dinden insan şapelde ibadet edebilir.
Yani bir şapele girip namaz da
kılabilirsiniz. Şapel, Atilla Hoca’nın yazısının devamında kullandığı ‘ibadethane’
sözünün tam karşılığıdır.
3. Hoca, İTÜ'deki Budist Tapınağı
talebinin toplumsal bir temeli olmadığını, yani böyle bir ihtiyaç bulunmadığını
bildiklerini/bildiğini söylüyor. Böyle bir niyet okumanın da liberal değerlerle
uyuşmadığını söylemek zorundayım. Beyanın esas olduğunu hesaba almayan bir
liberalizmin kendisi -din özgürlüğünden
önce fikir özgürlüğü açısından- kendisi ile çelişir.
4. Hoca yazısında, İslam dininin
ibadeti diğer dinlere kıyasla daha yoğun, ibadetleri zamana çok bağlı
bir din olduğunu ve bir mescit ihtiyacnın zaruriyetini dile getiriyor. Bu iddiaya namaz vakitlerinin iki büyük
mezhepteki farklılığı, namaz vakitleri arasındaki sürelerin uzunluğu, her türlü
mekanda ve şekilde namaz eda edebilmenin mümkünlüğü, kaza yolunun açık olduğu
gibi pek çok karşı argümanla desteklemek mümkün. Tabi ki bunların hiçbiri
zamanında ibadet etmek isteyenlerin bir ibadethanelerinin olmasını engellemez.
Bunları yalnızca hocanın İslam dininin şekilci, Ortodoks yorumuna açıklık
getirmek için söylüyorum.
5. Sonuçta Atilla Yayla’nın ‘Din
özgürlüğünü önemsemeli ve din özgürlüğü çerçevesine giren taleplere ayrımsız
saygı göstermeliyiz.’ cümlesine sınırsız katılıyor, ABD’de devletin vatandaşına
ibadethane, dini lider vs. sağlama gibi zorunlulukları olmadığını; buna rağmen
bireylerin halen dindar olabildikleri ve her çeşit ibadethanelerini
kendilerinin açma becerisi ve başarısının olduğunu söyleyerek bitirmek
istiyorum.
Liberalizmde sadece çoğunluğun hakları değil,
azınlığın hakları da korunmayı gerektirir.
No comments:
Post a Comment