Translate

Saturday, February 20, 2016

Lübnan, Türkiye ve Mülteciler


Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde ilk kez bu kadar yoğun bir mülteci   akımı ile karşılaştı. Elimizde bu problemle baş edecek devlet tecrübemiz maalesef yok. Bu yüzden diğer ülkelerin tecrübelerini öğrenip bu tecrübeler ışığında  yolumuzu çizmemiz gerekir.

 Bizim gibi bir Ortadoğu ülkesi olan Lübnan’da mülteci problemi 1970’li yılların başlangıcında ortaya çıktı. 1940’larda İsrail’in bölgeye yerleşmesinden itibaren Lübnan’a sığınan mülteciler, Lübnan nüfusunun %10’unu oluşturmaya başladıklarında toplum üzerindeki ağır ekonomik yükleri ve kendi umutsuzlukları Lübnan’da çatışmanın da fitilini ateşledi. Lübnan ekonomisinin 1950 ile 1970 arasındaki büyüme hızı yılda 4 veya 5 olarak gerçekleşiyordu. Ancak bu büyüme sırasında  toplumsal gruplar arasındaki gelir uçurumu iyice açıldı.  Mülteciler kendileri gibi sosyo-ekonomik durumu zayıf olan Lübnanlı Araplar ile birlik oldular.
Son derece kutuplaşmış olan Lübnan toplumu için mülteciler Lübnan iç politikasında aktif olan solcu grupları da destekleyerek ve sivil savaşın çıkışında özellikle hükumetin eşitsiz uygulamaları karşısında yerel halka birlikte hareket ederek Lübnan iç siyasetinde de önemli rol oyandılar.

Mültecilerin Lübnan için yarattığı ikinci kriz İsrail’e karşı Lübnan sınırlarından gerçekleştirdikleri ataklar oldu. İsrail de bu ataklara karşılık verdi. Böylece Lübnan devleti hem sınırlar üzerindeki hem de  ülkesi içindeki mültecilerin üzerindeki kontrol ve otoritesini kaybetti. 

Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısı, resmi olarak bakıldığında, Türkiye nüfusunun %3’ü olarak görünse de asıl oranın bu rakamın iki katına yakın olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye toplumu da Lübnan gibi farklı dini grupların kutuplaşmış olması şeklinde değilse de oldukça kutuplaşmış bir toplum.  Türkiye’deki kutuplaşmanın aktörleri ulusalcılar, muhafazakarlar ve Kürtler. Ne yazık ki son yıllarda özellikle tırmanan Kürt kimliği meselesi artık Kürt milliyetçiğine evrilmiş durumda.  Bu evrilme Kürtleri tüm toplumsal blokların karşısında tek cephe olmaya itiyor.

Bu ortamda Lübnan’da olduğu gibi  Suriyeli mültecilerin ve halk arasına karışmış bulunan göçmenlerin bir süre sonra Türkiye siyasetinde aktif olan iç aktörler tarafından keşfedileceğini ve bu anlamda bir rollerinin olacağını kestirmek zor değil. Özellikle bu bölgenin hassas yapısı ve 2012’den bu yana sınırın Türkiye tarafına geçmiş olan Suriyeli Kürtlerin Türkiye’deki Kürt siyasi oluşumuna destek verecekleri de açık.

Bu durumda Türkiye’de bir iç savaşa gitmemek için yapılması gereken Türkiye’de yaşayan ve yaşayacak olan herkesi eşitlik temelinde kucaklayan uzlaşmacı bir anayasa yapıp toplumsal barışı temin ederken mültecilerin ve Suriyeli göçmenlerin topluma entegrasyonu için  sadece devletçe değil halk olarak sorumluluk almak.




2 comments:

  1. Wow, cool post. I’d like to write like this too – taking time and real hard work to make a great article… but I put things off too much and never seem to get started.
    e karşı zayıf olanlar

    ReplyDelete
  2. I am sure this paragraph has touched all the internet people, its really really nice paragraph on building up new blog.

    e karşı zayıf olanlar

    ReplyDelete