Ya güle oynaya seyrettiğimiz çekilme ya bir hezeyana
dönüşürse ve gerilla olarak varlığını sürdüren PKK’lılar, Türkiye’yi terk edip
düzenli bir orduya dönüşürlerse ne yapılacak?
Time dergisi Nisan sayısında Abdullah Öcalan’ı yılın en
etkili 100 ismi arasında saydı (Türkiye’den listeye bir de Fethullah Gülen
girmişti.) Derginin tanıtma yazısında Abdullah Öcalan için barış lideri deniliyor,
düşmanı ( !) barışa ikna etmesinden bahsediliyor ve liderlik vasfı ön plana
çıkarılıyordu.
Türkiye’deki Kürt hareketinin milliyetçi bir vasfının
olduğunun unutulmaması gerekiyor. Her ne kadar PKK’nın web sayfası halen
Apo’nun başlattığı sosyalist idealleri takip ediyormuş gibi görünüyorsa da
Türkiye’deki Kürt hareketi milliyetçidir, milliyetçiliğin sembollerini
kullanır. Bunlar, bayrak, milli marş, bayramlar. Ayrıca bir devletin dayandığı
egemenlik ilkelerini de oluşturmaya çalıştılar. Hatırlayın, kendi yargı sistemlerini oluşturdular, yerel yönetimlerini bir nevi özerkleştirmeye
çalışarak yürütmelerini güçlendirmeye çalıştılar, sınırlarını çizdiler. Bu
devletin güvenliğini sağlayacak olan
ordu işlevini PKK devraldığında
mesele toprak meselesine dönüşüyor.
BDP ile PKK arasında gizli bir gerilim var. Hatta bu
noktada bir dönem PKK ile BDP’nin uzaklaştıklarını görüyoruz. Apo, kendi
başlattığı hareketin meyvelerini BDP’lilerin toplamasını istemedi. Bu yüzden çözüm
için Türk Devletine yakınlaştı. Ayrıca PKK, Barzani’den aldığı desteği
kaybetti. Çünkü Barzani tüm Kürtlerin birleştiği büyük Kürdistan’ın lideri
olamayacağını biliyor ve bu liderliği Türkiye Kürtlerine veya Apo’ya vermek
istemiyor. BDP, Apo ve Barzani arasındaki mücadeleyi kendi açısından
değerlendirip elini güçlendirmeyi tercih etti.
Hükumet PKK’yı sıkıştırmak için hem Barzani hem İran ile
işbirliğine gitti. İran ile yakınlaşarak
PKK ile ilgili istihbarat elde
etti ve İran desteği ile kampları bombaladı. Apo bir bakıma köşeye
sıkıştığını hissettiği bir anda hükumet PKK’nın çekilmesini istedi. Barzani ile
de petrol anlaşmaları yaparak onu bağladı. Osman Baydemir bu oyuna dahil olmak
için bugün Barzani’yi ziyaret ediyor olmalı.
Şimdi dengeler yine değişti. Oyun başladığı gibi
ilerlemiyor. İran ile ilişkiler bozulma yolunda. Suriye’nin PKK’ya destek
vermeyeceği kesin değil. PKK, Suriye’deki Kürt oluşumunu Barzani’ye karşı bir
denge unsuru olarak kullanmak isteyecektir. Bu durumda hükümetin yapması
gereken Suriyeli muhalif hareket içinde Kürtleri muhakkak kontrol altında
tutmak olmalıdır.
Alt yapısı bu kadar hazır olan Kürt hareketi bütün
bunları simgesel bir boyuta mı indirgeyecek yoksa PKK’yı düzenli orduya
çevirerek ondan güç mü alacak? Bu sorunun cevabını bu bölgeye yatırım yapan
şirketlerin tutumu belirleyecek. Şirketleri kim beslerse barış rüzgarları o
yönde esecek, veya savaş çanları yeniden çalacak.
Hükumet’in en zayıf noktası planlarla değil projelerle
hareket etmesi. Projeler konusunda başarılı ancak hukumetin daimi başarıyı yakalamak için planlara ihtiyacı var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti PKK’yı sınır dışına atarak
meseleyi çözdüğünü düşünüp rehavete kapılmamalı. PKK’nın takipçisi olmalıdır.
No comments:
Post a Comment