At gözlüğü atların görüş
açısını daraltarak düz bir istikamette gitmesini sağlamak için insanlar
tarafından icat edilmiş bir araçtır. Bu sayede insanlar atı kendi amaçlarına
uygun kullanabilmişlerdir. Türk siyasetinin bir dönemini bu deyim ile açıklamak
uygun olur diye düşünüyorum.
Bir sorunu çözmenin en
iyi yolu o sorunu tanımlamaktır, yani adını koymaktır. Cumhuriyet döneminden bu
yana Güneydoğu’da yaşanan soruna ad koymakta zorlanıyoruz. Güneydoğu
Sorunu, Kürt Sorunu; PKK sorunu, PKK terörü; terör sorunu ve nihayet hendek
siyaseti ile sonuçlanan Kürt açılımı
devletin sorunu adlandırma çabalarını ve sorunu halen tanımlayamadığını
gösteriyor. Kürtler ne zaman bizim at gözlüğümüz olmaktan çıkarsa, o zaman bir
çok adı olan ama adı konamayan bu sorun da çözülmüş olacak.
PKK geçen yazımda
belirttiğim gibi terör üreten bir örgüt; varlığı terörün devamına bağlı. Bu
durumda Güneydoğu’daki istikrarsızlığı PKK değil ; aksine bu bölge PKK’yı var ediyor.
Biraz daha açıklayalım. El Kaide Afganistan’da zayıfladığı anladığı anda
Afrika ve Güney Asya’ya yöneldi. O halde PKK da cılız kalacağını anladığı yani
beslenemeyeceğini anladığı zaman kendisine başka zeminler arayacaktır. O halde
bizim yapmamız gereken sivrisineklerle savaşmak değil PKK’nın ürediği bataklığı
kurutmak olmalıdır.
Faydacı felsefenin
kurucusu Jeremy Bentham mutluğunun sayılabilir olduğunu; tek tek ne kadar çok
insan mutlu olursa toplumun genelinin mutluluğunun da o kadar artacağını
söylüyor. Türkiye toplumunu da içindeki tüm unsurlarla ele aldığımızda, bu
unsurların her birinin mutluluğu veya
daha genel olarak her vatandaşın memnuniyeti toplumun genel memnuniyetini
sağlayacaktır.
Bentham’ı takip eden bir
diğer filozof J.S. Mills doğru davranışların sonuçlarının memnuniyet
getirdiğini ve bu doğru davranışlardan memnun olduğumuzda yani onları
beğendiğimizde de mutlu olduğumuzu söylüyor. O halde Türkiye’de otuz beş yıldır
yaşanan bu huzursuzluğun sebebi doğru eylem planlarının bulunamamış olmasından
kaynaklanıyor.
Devlet ile bir takım
Kürtlerin karşı karşıya geldiği durumda taraflar kimler? Bir tarafta; Kürtler’in bir kısmı, bir takım
sol eğilimli vatandaşlar ve sorunun çözülmesinde Kürtlerin siyasette aktif rol
alması için destek veren, herhangi bir ideolojiye bağlı olmayan bir takım
vatandaşlar. Diğer tarafta milliyetçi, milliyetçi muhafazakar veya ulusalcı
refleksileri güçlü olan bir kitle ile Kürtlerin bir kısmı. Problemin kitleler
arasında bu kadar geçişken olduğu durumda sorunu adlandırmak da muhatap bulmak
da zorlaşıyor.
O halde doğru eylem ne
olmalıdır? Doğru eylem öncelikli olarak genel olarak karşısına bir grubu alıp
onu islah etmeye gitmemeli; çünkü insanlar içgüdüsel olarak isyana meyilli;
işbirliğine açıklar.
Kürtlerin sorununu
çözmek yerine modern devletin bize sunduğu ‘vatandaş’ın sorununlarını çözerek
işe başlayalım. Kürtlerin devlet ile sorunlarını şu şekilde kategorize edelim
ve kendi durumumuza göz atalım:
Kürtlerin yargı ile
sorunu var. Bunu kendi mahkemelerini kurmalarından gözlemliyoruz. İçinizden kaç
kişi Türkiye’de yargının işleyişinden memnun? (Adaletin gerçekleşmesi demiyorum
Ancak geciken adalet adalet olmuyor.)
Çözümü:
Güneydoğu’da kendi
mahkemelerini kurdular diye onlara öfkenlenmek yerine kendi rahatsız olduğumuz noktaları da
paylaşarak tepeden aşağı bir yargı reformu değil alttan yukarı bir yargı reform
için devleti çözüm üretmeye zorlayamak.
Kürtlerin vergi
konusunda sorunu var. Söylentiye göre vergi ödemiyorlar veya kendi vegilerini
toplamak istiyorlar. İçinizden kaç kişi verdiği verginin nereye gittiğini kalem
kalem öğrenebiliyor? Yerel düzeyde; vatandaş olarak belediyenizin harcamalarını
takip edebiliyor musunuz?
Çözümü: Belediye
meclislerindeki her komiyosunun yerel basın yolu ile gelirlerini ve giderlerini
yerel halk ile paylaşarak şeffaf hale getirmesi.
Eğitim: Kürtlerin eğitim
konusunda sorunu var. Kendi çocuklarının dil problem sebebiyle sisteme dezavantajlı
girdiğini düşünüyorlar. İçinizden kaç kişi çocuğunuzun okulunun bahçesi; spor
salonu; fen labaratuvarı; öğretmenlerin ilgisi, bilgisi ve kalitesinden memnun?
Çocuğunuz okulda kaç yabancı dili
öğrenip konuşma imkanı buluyor?
Çözümü: Eğitimde halkın
istek ve beklentilerinin de dikkate alınması.
Sonuç olarak bırakın
Kürt/Güneydoğu/PKK /onun/bunun sorununu çözmeyi. Kendi sorununuzu çözün; diğeri
de kendiğiliğinden çözülür. Mill’in dediği gibi siz birey olarak mutluluğunuzu
sağlayacak doğru eylemi gerçekleştirdiğinizde beklenmeyen veya öngörülmeyen
mutluluklar kendiliğinden çıkar.
No comments:
Post a Comment