Çocukluğumun geçtiği ilçede bir meydan vardı, her gelen siyasetçi o
meydandan ilçe halkına seslenirdi. O
yıllarda meydandaki dinleyiciler durağan; siyasetçiler ise hareketliydi. Siyasiler
söyler, halk dinlerdi. Şimdi meydanlar siyasetçileri zorluyor. Siyasetçiler bin
bir farklı telden çıkan sesleri algılayıp yorumlamakta zorlanıyorlar. Bugün,
siyasetin değişen şeklini meydanlar üzerinden ele alacağım.
Mısır’ın başkenti Kahire’deki Tahrir meydanı ve İstanbul’daki Taksim meydanı
büyük çaplı gösterilerle dünyanın dikkatini üzerine çekti. İkisinde de gösterileri genç nesil ateşledi. Göstericilere fakirler, zenginler, radikaller,
ateistler, kadınlar, erkekler, muhafazakarlar, liberaller, futbol kulübü
taraftarları velhasılı gözardı edilemeyecek denli geniş bir kitle destek verdi.
Sosyal medya siteleri gösterilerin organizesinde ve büyümesinde etkili oldu. Tahrir meydanında ve Taksim’deki Gezi parkında gençler, İnternet vasıtasıyla
organize oldular.
Her iki meydan da dünyanın en kalabalık şehirlerinden olan İstanbul ve
Kahire’deler.
Her iki meydanda da dayanışma göze çarpıyor. Tahrir Meydanı’nda toplananlara yardım için
su veren, ilkyardım yapanlar, battaniye dağıtanlar, gösterilerden sonra etrafı
temizleyenler vardı. Aynı görüntüler Taksim’de de var.
Hem Tahrir hem Taksim meydanında
göstericiler mizahı bolca kullandılar. İşte Tahrir meydanındaki esprilerden
bazıları:
(Polise) “Lütfen bırak kolum acıyor.”
“Sen git, ben de giderim.”
“Hadi artık çekil, karımı özledim.”
“Karım doğuramıyor, çünkü bebek seni görmek istemiyormuş.”
“Rahatsızlık verdiğimiz için özür dileriz. Mısır’ı inşa ediyoruz.”
Aşağıdakiler de Taksim meydanından:
“Yeter artık ya, polis çağıracağım.”
“Polis kardeş gerçekten gözlerimi yaşartıyorsun.”
“Biber gazı cildi güzelleştirir.”
“Biz sinek ilacı aracının arkasından koşmuş nesilleriz.”
“İstanbul Gaz Festivali”
Gösterilerin bir başka ortak yönü, her iki meydanda da göstericilerin dans,
müzik, tiyatro etkinliklerinde bulunması.
NOT: Gösterilerin farklarını ileride ele
alacağım.
No comments:
Post a Comment