Başbakan’ın dün Adana
Mersin ve Ankara’nın değişik yerlerinde yaptığı konuşmalardan anladığımız
kadarıyla, kendisi Gezi parkı gösterilerini ve yurt çapındaki destek gösterileri yine
kendi yöntemi ile çözme yolunu tercih etti. Başbakanın kriz çıkarmak ve bu
krizleri kendi istediği yöne çevirmek için gerginliği tırmandırma taktiğini
daha önce Mavi Marmara olayı sonrasında İsrail cumhurbaşkanına sert çıkışı (one minute çıkışı) ile görmüştük. Türk
hükumeti ile İsrail arasındaki ilişki iyice gerilmiş kopma noktasına gelmişti.
Bu konuda hem İsrail hem de Türk hükumetleri ticari ilişkiyi bir koz olarak
kullanmışlardı. Konu sadece Türk tarafını memnun edecek şekilde değil, iki
tarafı da memnun edecek şekilde, Türk hükumetinin isteğini İsrail’in yerine
getirmesi ile sonuçlanmıştı.
Kürt açılımında kriz halkası
bu sefer yurt içindeydi. PKK ve BDP ile kriz aynı şekilde tırmandırıldı. PKK arka
arkaya 20’li, 30’lu sayılarda asker şehit etti. Erdoğan, PKK’nın ve muhalefetin
sert tepkisine rağmen ve BDP ile yaşanan gerginlikler içinde geri adım
atmayacağını, askerin devam edeceğini söyledi ve PKK’nın ülke dışına
çekilmesini sağladı.
Gezi parkına destek adı
altındaki gösterilerde kriz halkasının sınırları daha da daraldı. Hükumet daha
soyut bir sorun ile karşı karşıya kaldı. Bu sefer sorun bir başka devlet ile veya bir başka
etnik grup ile yaşanmıyor, bireyler ile devlet arasında yaşanıyor. Başbakan, bu
sorunu da aynı yöntem ile çözme yoluna gitmeyi tercih etti. Bugün meydanlarda
aldığı tavır ile de ipi biraz daha
gerdi.
Başbakan, bu gerilimi
çeşitli amaçlarla tırmandırıyor ve kendi üslubunu da aynı amaçlarla
değiştirmiyor.
Bunlardan biri
başbakanın genç seçmen kitleyi elinde tutmak istemesi. Başbakan Mersin
konuşmasında 25 yaşın altında olan gençlere seslenerek onların Türkiye’nin
nereden geldiğini tecrübe etmediklerini söyledi, yetiştikleri demokrasi ortamını ise kendilerinin
güçlendirdiği konusunda onları uyardı ve seçim çalışmaları için bu
kitleyi hedef gösterdi.Taksim’de dağıtılan kandil simitleri, cuma namazı
kılanlara gösterilen saygı, Cumhuriyet mitinglerinden farklı olarak, dindarlara
açılan kucak; başbakanın kendi tabanındaki gençleri meydanlara toplaması ile
sonuçlandı. Başbakan seçimlerden büyük bir zafer kazanmak için gençlere
sahip çıkmak istiyor, onları kaybetmek istemiyor. Güçlü lider imajını
tazeliyor. (NOT: Meydanlardaki dini hoşgörününün başbakanı harekete
geçireceğini tahmin ediyorum. İktidarı
döneminde ağırdan aldığı türban konusunu, bu krizli ortamda çözme yoluna
gideceğini ve bu konuda acilen adım atacağını bekliyorum.)
Başbakanın ikinci
kaygısı, parti içi ayrılmanın olmaması. MYK toplantısının İstanbul’da yapılması
parti yönetiminin çözüm konusunda başbakana seslerini duyurmak istediklerini
gösteriyor. Başbakan’ın havaalanında yaptığı konuşma da, bu toplantı öncesinde
başbakanın hem parti üyelerine hem sokaktaki göstericilere, hem yurt içindeki
seçmenine, hem uluslarası kamuoyuna bir güç ve varlık gösterisiydi.
Başbakan’ın kontrolü
elinde tuttuğunu göstermek istemesinin bir diğer sebebi Abdullah Gül’ün durumu
ile ilgili. Yumuşak üslubu ile iyi bir devlet adamı imajı veren Abdullah Gül, başbakanın çıkardığı her krizi yumuşak yolla çözme yoluna gitti. Uzun süreden
beri sessiz olan Hayrünnisa Gül'ün Reyhanlı’daki patlamalarla ilgili bir açıklama yapmasına izin verdi. Parti
içinde ağırlığı her zaman olan Abdullah Gül, partiyi kendi istediği yöne
çevirebilecek güçte. Başbakan seçmenin nabzını tutarak Abdullah Gül’ün
kendisine karşı bir girişimi başlatmasını da engellemeye çalışıyor.
No comments:
Post a Comment