Günlerdir dershane
kapatma konusunda hükumetin tavrını ve medyanın tepkilerini izliyorum. Hocam
Sayın Atilla Yayla’nın yazısı bu konuda oldukça net. Atilla Yayla,
dershanelerin geleceğine devletin değil piyasadaki arz-talep dengesinin karar
vermesinin doğru olacağına ve hükumetin dershaneleri kapatarak kayıt dışılığı
destekleyeceğine dikkat çekiyor.[1]
Dershaneler sadece
Türkiye’ye özgü bir olgu değil. Kızım için daha dün bir dershaneye gittim,
seviye tespit sınavı sonucunu görüşmek için. Burada da dershaneler var, fakat
daha çok etüt merkezi gibi çalışıyorlar. Bir hoca en az bir en çok üç öğrenci
ile çalışıyor. Tıpkı Türkiye’deki gibi burada da dershanelerin kendi ürettikleri
testleri ve kitapları var. Kimse burada bunları kapatmaya yeltenmiyor. İşin
ilgici bunların öğrenci sayısı da Türkiye’deki gibi çok değil. [2]
Bunun çeşitli sebepleri
var. Birincisi liseler arasında sınavla öğrenci alma yarışı yok. Özel liseler kendi
sınavlarını kendileri yapıyorlar ve öğrencinin derslerdeki başarısı ve sosyal
faaliyetlere katılımı ve bu alanlarda başarısı ön planda. Üniversiteye giriş
için öğrencilere geniş seçenekler sunuluyor. Öğrenciler ortaokulda ders çalışma
yöntemlerini keşfediyorlar. Lisede kendilerine sunulan seçmeli derslerle hangi
alanda başarılı iseler enerjilerini o alanda harcıyorlar. Seçmeli dersler
sayesinde dershanelere gitmeye ihtiyaç duymuyorlar.
Üniversiteye gitmek
öğrencilerin hayatlarının her çağında mümkün. Aynı zamanda iş başvurularında
kimse yaşından dolayı ayrımcılığa uğramıyor.
Şunu da söylemek lazım.
Liseyi bitiren herkes Harvard’a veya herhangi başka bir üniversiteye giremiyor.
Onlarında geçmeleri gereken sınav var ve derslerdeki başarıları ile diğer
alanlardaki faaliyetlerini üniversite başvurusunda göstermek zorundalar.
Dershaneleri kapatarak
Başbakan Erdoğan “okyanus ötesi”nin iç politikadaki
nüfuzunu azaltmaya çalışıyor. Bunda bence kişisel hırsları da etkili. Zira
Erdoğan ABD ziyareti sırasında Gülen’i ziyaret edememişti ! Bülent Arınç, Gülen
ile görüşmüştü. Ayrıca Erdoğan’ın Türkiye’ye çağrısına Gülen’den olumlu cevap
gelmemişti.
Erdoğan, sayısal verilere
itimat eden bir politikacı. Anket sonuçlarına göre yüzde 50’lerde oy bekliyor.
Bu durumda Hoca Efendi’ye onun cemaatinin desteği olmadan da başarılı olacağını
göstermek istiyor.
MHP Gülen’e karşı tavır
almış durumda. Cemaat oylarının CHP’ye kayması kısa vadede mümkün görünmüyor.
Cemaat hazır, fakat CHP hazır değil.
Bu durumda Erdoğan üzüm
yemekten çok bağcıyı dövmeye mi çalışıyor diye düşünmemek elde değil.
No comments:
Post a Comment