Seçim yarışı hiç
şüphesiz ki adil değil. Cumhurbaşkanı açıkça devletin imkanlarıyla düzenlenen
açılışları ve toplantıları miting haline getiriyor. Aynı şekilde başbakan da
mitinglere devletin imkanları ile katılıyor. Ayrıca hazinenin siyasi partilere verdiği
maddi desteğin yarısını iktidar partisi tek başına alıyorken, muhalefet
partileri kalan miktarı paylaşıyor. Bu destek 2014 yılında 3 kat artırıldı.
Buna göre 531 milyon liranın 300 milyon lirasını iktidar partisi alıyor, kalan
miktar diğer partilerce paylaşılıyor. Bir siyasi siyasi partinin seçim yardımı
alması için son seçimlerde ülke genelindeki geçerli oyların en az %3’ünü alması
gerekiyor.
Devletin bir şekilde vatandaşlarının
bir bölümü ile seçim mücadelesine girmesi demokratik ölçülere uygun değil.
Devleti ‘kutsal’ veya ‘baba’ olarak gören bir toplumun; ‘kutsal’a veya ‘baba’ya
karşı bir zihniyet geliştirmesi için gerekli
olan düşünce özgürlüğü; basın özgürlüğü; hukukun bağımsızlığı gibi
kurumlar da örselendiğine göre aslında sonucu belli bir seçime doğru
ilerliyoruz.
Cumhurbaşkanının burada
önemli bir rolü var. Kutuplaşma siyaseti üreten ve bu siyaset üzerinden
beslenen Cumhurbaşkanı yine aynı yöntemi uygulayarak iktidar partisinin
çoğunluk partisi olarak yoluna devam etmesini istiyor. Bu durumda muhalefet partilerinin
mutlaka Erdoğan’ı hedef olarak almaması gerekir. Aksi halde aynı siyasi
tezgahın malzemesi olmaları kaçınılmaz olur.
No comments:
Post a Comment