Anadolu Selçuklularından itibaren cemaat/tarikatların devlet sistem içinde
ve dışında etkisi olmuştur. Gazada
bulunan cemaatler devletten beklentiler içine girmişler, sultanın çevresinde
yer almışlar; gelecekteki sultanın yakınında bulunmak için daha şehzade
dönemlerinde onlara yakınlaşmışlardır. Bir Bektaşi dervişinin Mevlevilerden yana tavır koyan ve onları
destekleyen Sultan Bayezid’e 1492’de suikast düzenlemesi de bu sebeple
olmuştur.
Mevleviler her dönemde devlete yakınlığı ile bilinen, her gelen iktidardan
faydalanan; entelektüellere hitap eden ve entelektüelleri çevresinde toplayan
bir cemaattir. Prof Dr. Süleyman Ateş, Osmanlı Sufiliğine Bakışlar adlı eserinde tarihi olarak faaliyette bulunan cemaatleri
sosyolojik olarak tahlil etmiş ve onları üç ana kategoriye ayırmıştır. Yüksek zümrenin tarikatı Mevlevilik,
askeriyenin Bektaşilik ve alt gelir grubunun veya avamın tarikatı Bayramilik.
2002’de iktidara gelen AKP 2015 seçimlerine doğru ilerlerken kendini elit
devşiren bir parti olarak canlı tutmaktadır. Bunda parti örgütlerinin dinamik
yapısı, Cumhurbaşkanı ve partinin kurucu/eski genel başkanı Recep Tayyip
Erdoğan birinci derecede rol oynamaktadır. Sürekli değişen bakanlar kurulu, tabana
parti içinde dikey hareketliliğin -tabii ki çekirdek kadro ile uyumlu olunan
sürece- açık olduğuna dair mesajlar veriyor. Bu durumda partinin insan
devşirecek yeni kaynaklara ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu ihtiyacı
başlangıçta liberal- solcu kesimden ve 2014 yılına kadar Gülen
cemaatinden karşılan partinin dinamik kalabilmesinin yolu bu kanalları açık
tutmasına bağlı.
Bugün geldiğimiz noktada AKP artık Mevlevi açılımı tartışmaya başlayacak
gibi görünüyor . Yeni Şafak yazarı Ergün Yıldırım’ın kaynak devşirilecek yeni alan olarak
Mevleviliği işaret ettiği yazısı bu noktada bir başlangıç olarak
algılanabilir. Zaten 2013’ten bu yana
cemaatlerin serbest bırakılması, Tekke ve Zaviyeleri kapatan kanunun ilgası
AKP’nin gündemini oluşturuyordu. 17
Aralık sonrasında ortaya çıkan ve AKP için belirsizlik yaratan ortamda
Mevlevilik belki iktidarın en güveneceği tarikat; Mevleviler de cemaat
olabilir.
Demokratik bir ülkede her türlü cemaatlerin varlığı ve sürdürülebilirliği
devletin sivil toplum alanına müdahale edememesi olarak algılanır ve
cemaatlerin varlığı desteklenir. Fakat cemaatten yalnızca dini cemaatler
algılanmaz, her türlü topluluk cemaat tanımı içine (community) dahil edilir.
AKP’nin 2007’den bu yana Türk sivil toplumu içinde sadece dini alanı genişletmesi Türk
demokrasisinin şu anda sıkıştığı dar alandır. Demokrasinin nimetlerinden
faydalanarak kendini konsolide eden AKP’nin Türk milletine borcu kendi yerini
yeniden güçlendireceği Mevlevilik ile sağlamlaştırmak ve topluma yukarıdan
aşağı nüfuz etmek yerine demokrasinin kurumsallaşmasını devam ettirmesi
olmalıdır. Muhalefetin ise cemaatlerin varlığını inkar ederek onlara sırtını
dönerek istediği sonuçları alamayacağı ortadadır.
Türkiye’nin seküler demokratik bir ülke olarak yaşamına devam etmesi aksi
halde gelinecek noktanın uzun vadede kaos olacağı şimdiden görülüyor. İktidarın
kaş yaparken göz çıkarmaması için muhalefetin cemaatlerin oylarını bir bütün
olarak kanalize edeceği alanları önceden görüp buna göre tedbir almaları
gerekir.
http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/ergunyildirim/mevlevi-acilimi-2006559
No comments:
Post a Comment