Türk siyaseti 1946
yılından 2013 yılına kadar laiklik-dindarlık söylemi üzerinde şekillenmiş;
geniş toplum kesimin dini hassasiyetlerine referans olan dindar tanımlaması, siyasette
kendisini daha çok kültürel dindarlık
olarak göstermiştir.
Her ne kadar siyasi
literatürde MNP, MSP, Refah Partisi ve arkasından AKP, İslamcı olarak nitelendirilse
de Refah Partisi’nin ve AKP’nin kitle partisi olması vesilesi ile İslamcılıktan
uzaklaştığını en azından içine aldığı her üyenin radikal anlamda İslamcı
olmadığını, inanç ve inancına uygun yaşama özgürlüğü ve ekonomik rahatlık
beklentisi olan kitlelerin bu partiler içinde temsil bulduğunu söyleyebiliriz.
Eksen kayması olarak
adlandırdığım yeni oluşumun ana aktörü bu gelenekten gelen AKP’dir. AKP
kendisini İslamcı bir parti olarak değil muhafazakar bir parti olarak
tanımlamıştır. “Milli görüş gömleğini çıkardım.” diyen başbakan ve parti ideolojisini
belirginleştiren kuruluş aşamasındaki danışmanı Yalçın Akdoğan, İslamcılığı bir
ideoloji olarak terk ettiklerini ve batılı ideolojilerden kapitalizm başlığı
altındaki muhafazakarlık (ya da
conservatism) ile tanımlanmak istediklerini beyan etmişlerdir.
ABD’deki muhafazakarlık
dini ve toplumsal değerlere sahip çıkar, dindar kesimlerden beslenir ve dindar
kesimlere hizmet eder. Bu dindar kesim, tek bir sınıf değildir; içinde kendi
hiyerarşisi bulunan geniş bir kitledir ve Mobil, Wal Mart gibi şirket
sahiplerini de; haftasonlarında kiliseye giden, çocuklarını bu yönde yetiştiren
aileleri de kapsarken aynı zamanda aşırı Amerikan milliyetçilerini de içine
alır. Buradan demokratların inançlı olmadığı anlamı çıkmaz. Demokrat Başkan
Obama da ve onun gibi diğer siyasetçiler
de kiliselere gitmektedirler. ABD siyasetinde belirleyici olan kiliseye gitmek
veya inançlı olmak değildir. İlk grup devletin ekonomi alanında son derece
sınırlı olmasından yanayken ikinci grup devletin vatandaşı korumak için
ekonomiye müdahale edebileceğini savunur. Birinci grubun milliyetçi
reflekslerine karşı ikinci grup daha hümanisttir. Özelleştirmeler yapan ve dindar
nesiller yetiştireceğiz diyen, Batı’yı dışlayıcı retoriği ile (Türkçü değil
ama) milliyetçi (Hıristiyan klübüne karşı ümmetçi milliyetçilik) bir söylem
üreten başbakan Türkiye’deki iç siyaseti dönüştürmeyi hedeflemiş Türk siyasetinin
eksenini yerinden oynatmıştır.
Türk siyasetindeki eksen
kaymasının ikinci görüntüsü gezi parkı eylemlerine katılan Antikapitalist Müslümanlar olmuştur. AKP’nin
ekonomik liberalizmine tepkili İslamcı solu oluşturan bu gruptan İhsan
Eliaçık’a yöneltilen soruşturmalar, AKP’nin tam olarak Batılı muhafazakarlık
hattına oturduğunu gösteriyor.
Üçüncü görüntü, başörtüsünün
serbest bırakılması olmuştur. 31 Ekim 2013’te başörtülü kadın
milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki oturuma katılmaları ile
Türkiye siyasetini iki ana omurgaya ayıran laik-dindar çizgisi aşılmış oldu. Bu
noktaya gelinmesinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin CHP’nin laiklik
söylemi içindeki dar alandan çıkma politikaları etkili olmuşsa da bu siyasi hamle AKP tarafından
gerçekleştirilmiştir. Böylece AKP de siyasette laikliği (daha doğrusu şimdiye kadar laisizmi)
önceleyen muahalefete bu yeni oluşumda
bir alan açmıştır.
Türk siyasetindeki yeni
eksenin oluşmasında dördüncü görüntü 17 Aralık 2013’ten beri yaşadığımız AKP ve
Gülen Cemaati kutuplaşmasıdır. AKP’nin
muhafazakar tabanı gibi dindar Müslümanlardan oluşan Gülen Cemaatinin çekirdek
kadrosu kendi içinde ve dış söylemlerinde görülebileceği üzere “paylaşım” esasına dayalı
bir hareket oluşturmuşlardır. Bu anlamda
her aşamada adı yolsuzluklara karışan, lüks hayat tarzları ile alt kesimlerden
farklılaşan AKP ile toplumun daha alt kesimlerine hitap eden ve oradan dikey
akışkanlığı sağlayan, ekonomi ve eğitim alanlarında fırsatlar sunan Gülen
Cemaati tartışması dindar kesimin olup bitenler karşısında duyarlılaşmasına
sebep olacak ve AKP kadroları ile Başbakan’nın tüm yaptıklarına onay
vermeyecektir. Bu anlamda dindar olup “Zenginlik mübahtır.” diyenler ile “Zenginlik
paylaşılmalıdır.” diyenler arasında bir ayrım yaşanacaktır ki bu da Türk
siyasetinin yeni eksenini oluşturacaktır.
Yeni oluşumda dindarlar ve laikler birlikte ekonomi
görüşü farklı iki grup içinde yerlerini alacaklar. Yeni eksen yerine oturduktan
sonra Türk ve Kürt milliyetçilerinin bu oluşumdaki rollerini belirlemelerini
bekleyeceğiz.
No comments:
Post a Comment