Ortadoğu Çalışmaları Derneğinin yıllık toplantısı 9-13 Ekim’de New Orleans’ta
yapıldı. Bu vesile ile New Orleans’ı görmüş oldum. Aslında görmekten öte bu
sefer fırsat yaratıp şehri iyice gezdim.
Başlığı rast gele atmadım. Hakikaten bu şehirde müzik nefes gibi içinize
işliyor. Müzikten kastım: Caz. Caz, New Orleans’ta doğmuş. Cazın büyük ustası Louis Armstrong da.
Şehir, şimdiye kadar gördüğüm
Amerikan şehirlerinden çok farklı. Önce
coğrafyasını anlatayım: New Orleans,
Meksika körfezinde bir liman şehri. Dünyanın
üçüncü ve ABD’nin en büyük nehri Mississippi burada okyanusla buluşuyor.
Dolayısıyla dünyanın her yerinden gemiler ticaret için yüzyıllardır buraya
geliyor.
New Orleans adını Fransa’daki
Orleans şehrinden almış. Fransız etkisi halen çok hissediliyor. Şehrin
en ünlü alış veriş, eğlence ve yemek merkezi halen Fransız mahallesi olarak adlandırılıyor. Burada eski
Fransız mimarisi aynen korunmuş.
New Orleanslıların İngilizcelerinde de
de Fransız etkisi var. İspanyolca
ve Portekizce’nin de etkisi ile burada melez bir dil oluşmuş.
Dillerin yanı sıra Fransız, Afrika ve Latin Amerika kültürleri burada
buluşmuş ve birbiri içinde eriyip yeni bir kültür oluşturmuş.
Şehrin bir mahallesinin adı Cezayir, başka bir mahallesinin adı Arabiya.
Arap ve Cezayirli tüccarların etkisi mi, yoksa yıllardır Fransızlar mı bu
adları verdi bilemiyorum. Fakat şunu söyleyebilirim: Burada kültürler evrilmiş,
bütünleşmiş bir halde yaşıyor.
Dilden, sofraya ve yaşam tarzına Amerikan
kültüründen farklı olan bu kültüre
Ve bu kültürü taşıyan Fransız ve İspanyol kökenli insanlara Creole
(Kreyole) deniyor.
Caz
New Orleans’ta müzik her yerde kulağınızda, karşınızda. Evinden sabah çıkan şarkı söylemeye başlıyor.
Bir kahve içmek için gittiğiniz kafeye hemen müzisyenler geliyor ve caz çalmaya
başlıyorlar. Nehrin kenarında otursanız biri size yaklaşıyor ve harika şarkılar
söylüyor. Bahşiş vermek kaçınılmaz. Sokaklar, kapıları açık barlar,
lokantalarda cazın harika şarkıları
neredeyse yirmi dört çalınıyor, söyleniyor.
Yemekler
Benyesi ve Fransiz kahvesi Cafe Ole burada cok meşhur. Tarihi kilise yakınında
Cafe du Monde’de aynı anda –abartmıyorum- yüzlerce kişi beignet (benye) yiyor. Benye
kızartılmış tatlı hamur ve üzerine pudra şekeri ile servis ediliyor. Bizim
Karadeniz’de bişi dediğimiz yağda
kızartılmış hamurun aynısı.
Etouffee (etüf), mısır unu ile
yapılıyor. İçine deniz ürünleri koyuyorlar. Sos çok özel olduğu için oldukça
lezzetli ve doyurucu bir yemek. Sabah kahvaltısından akşam yemeğine her öğünde
yeniyor.
Gumbo (gambo) deniz ürünleri ile yapılan bir pirinç çorbası.
Kasırgalar
Okyanus kenarında olduğundan şehri çok kasırga vuruyormuş. New
Orleanslıların hatıralarındaki en büyük kasırga, 2005’teki Katrina Kasırgası.
Herkes hala ondan söz ediyor. Şehri selden korumak için Mississippi nehri
kenarına setler yapmışlar. Fırtınanın yıktığı evleri de yaklaşık bir metrelik
ayaklar üzerine inşa etmişler.
Son söz:
ABD herkesin nereden baktığına bağlı olarak özgürlüklerin yaşandığı bir
ülke. Dindarlık açısından bakarsanız şehirdeki devasa katedrallerin halen faaliyette
olduklarını görebilirsiniz. Fakat diğer yanda alkol tüketimi, kılık kıyafet
serbestliği, değişik yaşam tarzları da alabildiğine var.
No comments:
Post a Comment