2007 yılında danışmanı
olduğun AK Parti milletvekili Mehmet Emin Murat Bilgiç ve Avukat Mustafa Derin
ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin "367 tartışmaları" sonucu cumhurbaşkanını
seçememesi sebebiyle ‘Cumhurbaşkanını Halk Seçsin’ kampanyası başlattık. (Malesef teklifi bir
başka Isparta milletvekili bizden erken davranıp verdi.) O dönemde Sayın Bilgiç
için hazırladığım basın görüşmelerinde meclis muhabirleri bana şaka yollu
‘Başkanlık sistemini getireceksiniz.’ diye takılırlardı. Bizim amacımız
başkanlık sistemini getirmek değildi. ‘Cumhurbaşkanını Halk Seçsin.’
kampanyasının o dönemde tek bir hedefi vardı o da sistemi kilitlenmekten
kurtamak ve işler hale getirmek.
Geldiğimiz noktada
Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı halk seçti.
Erdoğan alışılagelmiş bir cumhurbaşkanı olmayacağını söyledi ve o şekilde de
davrandı. Göreve geldiği 28 Ağustos 2014 tarihinden bu yana bakanlar kuruluna
sık sık başkanlık etti; 7 Haziran seçimleri için ilişiği kesilene kadar genel
başkanı olduğu AK Parti lehine seçim kampanyası yürüttü. Bu davranışları ile de
kendine özgü de facto bir başkanlık sistemini uygulamaya koymaya çalıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
geliştidiği tavrın kaynağı 1982 Anayasası'nın vermiş olduğu yetkiler ve
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili maddelerdeki boşluklardır.
Cumhurbaşkanını halkın
seçmesi doğrudan demokrasinin güzel bir uygulaması ve yürütmenin kesintisiz
devam etmesi için en kesin yoldur.
Yönetim krizlerine ve askerin siyasete müdahalesine karşı
halk desteğinin alınmasıdır. Bu durumda geriye dönüp tekrar cumhurbaşkanını
meclisin seçmesini beklemek aynı krizli ortamlara yeniden davetiye çıkarmak
anlamına gelecektir.
Çözüm, anayasanın Cumhurbaşkanının
görev ve yetkilerini düzenleyen maddelerinin ivedilikle değiştirilmesidir. Bu, demokrasilerdeki güçler ayrılığı prensibinin Türkiye’de iyi bir şekilde
oturması ve yasamanın yürütme karşısında güçlenmesi için büyük bir fırsattır.
AK Partili köşe
yazarları Recep Tayyip Erdoğan’ın 2015 genel seçimlerinde yürüttüğü kampanya ile partiye zarar verdiğini yazmaya başladı. Eğer
partiden bu yönde karar çıkar ve AK parti bundan sonra yoluna Erdoğan’sız devam
etmeye karar verirse, anayasayı değiştirecek çoğunluk oylarını bulmak kolay
olacaktır. Bu ihtimale hazırlıklı olmak gerekir.
Muhtemel bir
değişiklikte mutlaka gözönüne alınması gereken hususlardan biri ‘cumhurbaşkanının
sorumluluğu’ konusu olmalıdır. Cumhurbaşkanları herhangi bir suça karıştıkları,
devlet görevini kötüye kullandıkları, anayasaya ve kanunlara aykırı
davrandıklarında TBMM tarafından yargılanmalı ve suçlu milletvekillerinin beşte
üç çoğunluğu tarafından yapılan gizli oylamada suçlu bulunduklarında görevi ile
ilişikleri kesilmelidir. Cumhurbaşkanının muhtemel bir yargılanma sürecinde
Cumhurbaşkanlığı görevine Anayasa Mahkemesi başkanı seçimlerin yapılacağı
tarihe kadar vekaleten getirilmelidir.
Böyle bir anayasa
değişikliği cumhurbaşkanlarının hukuk içerisinde kalmasının ve Türk siyasetinin
demokratik kurumlarının işlemesinin tek
çıkar yoludur.