Ne yazık ki iki yıldır uzaktan izlediğim demokrasiden uzaklaşma sürecinde makas her geçen gün demokratik kurumların aleyhinde gelişiyor. 7 Haziran 2015 seçimlerinde tecelli eden halk iradesi sistemin teamülleri dışına gidilerek parlamenter sistemin kaldırılıp yerine cumhurbaşkanlığı sisteminin getirilmesi ile sonuçlandı. Halk sağ duyu yerine var olma temel güdüsünü ön plana çıkaran korku duygusu ile bir seçim ve bir referandum geçirdi. Gün geçtikçe otoriterleşen yönetim korku duygusunun yerini, gelen ekonomik kriz ile birlikte kaygıya bırakmasına vesile oldu ve yerel seçimler AKP'nin İstanbul'u kaybetmemek için hukuku da manipüle ederek büyük şehir belediye başkanlığına oturmak istediği bir mavera alanı haline geldi.
İBB seçimlerinde iki haftadır millet ittifakı adayı Sayın Ekrem İmamoğlu önde görüldüğü halde mazbatanın kendisine verilmemesi Türk hukuku ve Türk siyaseti için ayıptır. Kamu vicdanını örselemektir. Zira seçimlerin hukuka uygunluğu konusunda yargı yolu daima açıktır. AKP kurmayları bu incelemeyi Sayın Ekremoğlu görevde iken de yaptırabilirler, şikayette bulunabililer. Bu durum hükumeti kurma görevinin 2015 yılında muhalefet liderine verilmemesi ile eşdeğerdir. Asla iyi niyetli değildir. Bu saatten sonra İstanbul'da seçimleri yenilemek daha önce gördüğümüz filmin tekrarı olacaktır. Fakat bu kez yangın mutfakta olduğundan yani korku yerine kaygı yaşandığından AKP'nin şansı olamaz.
Mühürsüz seçmen pusulaları rezaletinden, mükerrer oy dalaveresinden dersini almış, artık demokrasi için mücadele edilmesi gerektiğini öğrenmiş bir karşı kitleyi pusturmak dışarıdan bakınca mümkün gibi görünmüyor. Bu seçimlerde iki kadının büyük rolü oldu. İl il gezen Meral Akşener ve sandık sandık gezen Canan Kaftancıoğlu; korumacı, savunmacı, anaç birer kadın olarak demokrasi neferleri olduklarını gösterdiler.
Yapıması gereken: Muhalefet liderleri ve milltevekillerinden belediye meclis üyelerine tüm seçilmişler, muhalefet partilerinin il ve ilçe yönetimleri mazbatası verilmeyen başkanlar sıra sıra küçük küçük gruplar olarak YSK kapısına gideceker. Mazbata imzalanana kadar birebir görüşme talep edecekler ve görüşecekler. Bunun için anayasal hak olan dilekçe hakkını da kullanacaklar. Polis ile asla karşı karşıya gelmeyecekler, iktidarın ekmeğine yağ sürmeyecekler. Seçilmişlere hapiste değil dışarda ihtiyacımız var. Başka çıkarı görülmüyor. Mazbatayı almak hem hak hem de demokrasiye karşı bir görev haline geldi.