Translate

Friday, December 19, 2014

KAZAK AYDINLANMASI: BOLAŞAQ



Bolaşak Kazakçada “gelecek” (bol-aşaq: ol-acak) anlamında bir söz. Kazaklar televizyonda, günlük hayatlarında ve akademide bu sözü oldukça sık kullanıyorlar.


Kazakistan devlet başkanı Nursultan Nazarbayev’in yurt dışına gönderdiği lisans, yüksek lisans, doktora öğrencileri ile öğretim üyelerine verilen bursun adı Bolaşaq. Burs ile ülke dışına çıkan öğrencilerden Kazakistan’a dönüp beş yıl hizmet etmeleri bekleniyor. Program  Kazakistan bağımsızlığını kazandıktan iki yıl sonra yani 1993 yılında başlamış ve bu güne kadar 6000’den fazla kişiye burs verilmiş. Öğrenciler ve öğretim üyeleri 32 değişik ülkenin en iyi üniversitelerine gönderilmiş ve halen gönderiliyor. Bolaşak bursu kazanabilmek için konunun uzmanı  uluslarası bilim insanlarından  proje değerlendirmesi isteniyor. Ancak projeleri uluslararası standartlara uygun olanlar bursa layık görülüyor.

Bunun dışında Kazakistan üniversitelere devletin verdiği kaynaklarla yurt dışından bilim insanlarını Kazakistan’daki üniversitelere davet ediyor. Türkiye, İspanya, İtalya, ABD, Almanya, Rusya, Finlandiya, Polonya, Hindistan, Japonya, Kore vs. ülkelerden  gelip 10 gün ile bir öğretim yılı arasında misafir öğretim üyesi statüsünde olan bilim insanları, öğrencilere dersler veriyorlar, ziyaretleri sırasında düzenlenen konferanslara katılıyorlar, danışmanlık yapıyorlar, kendilerini davet eden üniversitenin hocaları için de seminerler düzenliyorlar; ayrıca ziyaretleri sırasında ortak makaleler çıkarıyorlar.

Yabancı üniversitelerle işbirliğinin bir başka boyutu Kazakistan’da doktora yapan öğrencilerin hem kendi üniversitelerinden hem de yurt dışından birer danışmanı bulunması zorunluluğu. Her iki danışman da öğrencinin eğitimi boyunca raporlar düzenliyorlar ve doktora tezi için de ayrıca rapor yazıyorlar. Danışmanın yanı sıra yurt içinden ve yurt dışından başka bilim insanlarının da tez hakkında bir değerlendirme mektubu yazması bekleniyor.

Kazakistan’daki üniversiteleri  hem öğretim üyeleri hem öğrencileri ile dünyaya entegre etmek için maddi bütün olanaklar seferber ediliyor, manevi olarak bütün hocalarla ayrı ayrı ilgileniliyor. Kazak misafirperverliği onlara gösteriliyor.

19 yüzyılda Japonlar Meiji Restorasyonu sırasında yurt dışına öğrenci gönderdiler. Japonya ülkelerine geri dönen bu öğrenciler sayesinde gelişti. Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa'ya öğrenci göndermesi de aynı sebepledir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda yurt dışından sanatçı ve bilim adamları büyük bir heyecanla yurda kabul edilir;  yurt dışına öğrenci göndermeye devam edilir. 

Kendilerini dünyanın gelişmelerine entegre eden sistemler başarılı ve uzun ömürlü olurlar. Kazakistan eğitimdeki bu hamlesi ile gelecek elli yılda dünyanın en ileri ülkeleri seviyesine ulaşacak.





                                                                                              Almatı, 2014

Farabi Üniversitesi Filoloji Bölümü hocaları ve  Süleyman Demirel Üniversitesinden Prof Dr Danday İshakoğlu ile...


 Kızlar Üniversitesindeki Sempozyumdan...


Sunday, December 14, 2014

TALİBANLAŞMAK veya TALİBANLAŞMA !



Taliban (Öğrenciler veya Müridler) 1994 yılında Afganistan’ta kurulan bir İslami hareket. Hareketin çıkış noktası Sovyetlere karşı olmakla birlikte silah ve siyasi destek elde eden Talibanlar daha sonra güçlerini İslam’ı kendi anladıkları şekli ile tüm dünyaya yayma ve bu yolda teröre  başvurma yolunu seçtiler.

Her ne kadar adı Afganistan ile anılsa da Taliban’ın çıkış yeri  PAKİSTAN. Pakistan’a sığınan Afgan mülteciler arasında ortaya çıkan hareketin menşei ise MEDRESELER.   Taliban’ın oluşmasında en büyük rolü Afganistan’da kendine yakın bir yönetim isteyen Pakistan hükümeti Pakistan gizli servisi eli ile oynadı. ( Unutmayalım ki Afganistan'daki Mücahitleri Sovyet işgaline karşı ABD, Suudi Arabistan ve Pakistan başından beri destekliyordu.) Taliban, Pakistan’da bulunan medreselerde organize olduktan sonra 15000’e ulaşan sayıdaki militanı ile 1994’te ilk kez harekete geçti ve Afganistan içindeki bir takım bölgeleri kontrolü altına aldı.  Pakistan devlet başkanı Pervez Müşerref binlerce Pakistanlıyı Taliban ile birlikte mücadele etmesi için Afganistan’a gönderdiği halde Pakistan hükumeti Taliban’a maddi, lojistik ve askeri destek verdiğini her fırsatta inkar etti.

2001’de 11 Eylül saldırılarından sonra ABD’nin Afganistan’daki etkinliği artınca Taliban  Pakistan’a kaçmaya başladı ve 2009’a kadar Pakistan’da örgütlendi. Bugün Taliban Pakistan içinde aktif.

IŞİD’in Irak ve Suriye içinde aktif hale gelmesinde etkinliği ile gündeme gelen Türkiye’nin gittiği yolun da benzer bir yol olduğunu söyleyebiliriz. Pakistan ve Türkiye’de bir İslami hareketin organize olmasında istihbarat örgütlerinin etkin rol oynaması, başlangıçta Suudi Arabistan ile yapılan  işbirlikleri, her ikisinde de komşu ülkelerdeki rejim değişikliğinde kendi taraftarı oldukları bir rejimin yönetime gelmesini istemeleri IŞİD ve Taliban’ın güçlenmesi noktasındaki benzerliklerdir ve  Pakistan ve Türk hükumetlerinin ilerledikleri yolun aynılığına işaret ediyor. Ancak sosyal olaylarda şartları aynı olan her durum aynı sonucu vermez. Yeter ki koşulları oluşturan insanların davranışları farklı olsun.

Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan Yeni Bir Eğitim Sistemne Doğru adlı yazısında medrese sistemine övgüler yağdırıyor ve medreselerin yeniden aktif hale gelmesini teklif ediyor. Yazara göre  İslam sadece Müslümanlar için değil, hatta sadece insanlar için değil, bütün varlıklar için bir nimet. Bu fikir yalnız yazarı bağlar. Her inanç sahibi kendi inancı için bunu savunabilir. Yazar ayrıca aynı yazısında bugün Amerika’daki Chicago Üniversitesi’nin medrese sistemiyle işlemekte olduğunu söylüyor. Chicago Üniversitesinde birkaç kez bulundum ve orada çalışan dostlarım, arkadaşlarım var. Chicago Üniversitesinde İlahiyat Fakültesi bulunmaktadır, ancak üniversite son derece modern bir eğitim kurumudur. Yazarın amacı tartışma ortamlarının yaratılması ve seminer dersleri ise bunun temeli Eski Yunan okuludur ve medreseler de Eski Yunan okulunun yöntemlerinden faydalanmıştır.

Yazardan medreseleri güncelleyelim yerine üniversitelerdeki eğitimin kalitesini artıralım, öğrencilerin ve üniversite hocalarının daha özgür ortamda bilim yapmalarını sağlayalım demesini beklerdim.

Bugün medreseleri güncellemeden korumuş olan Pakistan’ın ve Afganistan’nın boğuştuğu Taliban benzeri bir oluşumun Türkiye’de ortaya çıkmaması için sözün ucunun nerelere vardığının dikkate alınması gerekiyor.

NOT: Ayrıca bu yazı ile aynı gün yayımlanan Ergün Yıldırım’ın Mevlevi açılımı adlı yazısı birlikte ele alındığında Türkiye’de seküler eğitimin ve seküler grupların yerinin de tartışmaya açılması gerekmektedir.  Çoğunluk partisinden çoğunluk diktasına doğru adım adım ilerliyoruz;  bu durumdan yakın vadede çıkar sağlayanlar olabilir ancak tek taraflı bu oluşum uzun vadede her iki grup için tehlikelidir.




http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/yeni-bir-egitim-sistemine-dogru-2006550

CEMAAT-DEVLET BAĞLAMINDA AKP : YENİ ARAYIŞLAR



Anadolu Selçuklularından itibaren cemaat/tarikatların devlet sistem içinde ve dışında etkisi olmuştur.  Gazada bulunan cemaatler devletten beklentiler içine girmişler, sultanın çevresinde yer almışlar; gelecekteki sultanın yakınında bulunmak için daha şehzade dönemlerinde onlara yakınlaşmışlardır. Bir Bektaşi dervişinin  Mevlevilerden yana tavır koyan ve onları destekleyen Sultan Bayezid’e 1492’de suikast düzenlemesi de bu sebeple olmuştur.

Mevleviler her dönemde devlete yakınlığı ile bilinen, her gelen iktidardan faydalanan; entelektüellere hitap eden ve entelektüelleri çevresinde toplayan bir cemaattir. Prof Dr.  Süleyman Ateş, Osmanlı Sufiliğine Bakışlar adlı eserinde tarihi olarak faaliyette bulunan cemaatleri sosyolojik olarak tahlil etmiş ve onları üç ana kategoriye ayırmıştır.  Yüksek zümrenin tarikatı Mevlevilik, askeriyenin Bektaşilik ve alt gelir grubunun veya avamın tarikatı Bayramilik.

2002’de iktidara gelen AKP 2015 seçimlerine doğru ilerlerken kendini elit devşiren bir parti olarak canlı tutmaktadır. Bunda parti örgütlerinin dinamik yapısı, Cumhurbaşkanı ve partinin kurucu/eski genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan birinci derecede rol oynamaktadır. Sürekli değişen bakanlar kurulu, tabana parti içinde dikey hareketliliğin -tabii ki çekirdek kadro ile uyumlu olunan sürece- açık olduğuna dair mesajlar veriyor. Bu durumda partinin insan devşirecek yeni kaynaklara ihtiyacı ortaya çıkıyor.   Bu ihtiyacı  başlangıçta liberal- solcu kesimden ve 2014 yılına kadar Gülen cemaatinden karşılan partinin dinamik kalabilmesinin yolu bu kanalları açık tutmasına bağlı.

Bugün geldiğimiz noktada AKP artık Mevlevi açılımı tartışmaya başlayacak gibi görünüyor . Yeni Şafak yazarı Ergün Yıldırım’ın  kaynak devşirilecek yeni alan olarak Mevleviliği işaret ettiği yazısı bu noktada bir başlangıç olarak algılanabilir.  Zaten 2013’ten bu yana cemaatlerin serbest bırakılması, Tekke ve Zaviyeleri kapatan kanunun ilgası AKP’nin gündemini oluşturuyordu.  17 Aralık sonrasında ortaya çıkan ve AKP için belirsizlik yaratan ortamda Mevlevilik belki iktidarın en güveneceği tarikat; Mevleviler de cemaat olabilir.

Demokratik bir ülkede her türlü cemaatlerin varlığı ve sürdürülebilirliği devletin sivil toplum alanına müdahale edememesi olarak algılanır ve cemaatlerin varlığı desteklenir. Fakat cemaatten yalnızca dini cemaatler algılanmaz, her türlü topluluk cemaat tanımı içine (community)  dahil edilir.

AKP’nin 2007’den bu yana Türk sivil toplumu içinde  sadece dini alanı genişletmesi Türk demokrasisinin şu anda sıkıştığı dar alandır. Demokrasinin nimetlerinden faydalanarak kendini konsolide eden AKP’nin Türk milletine borcu kendi yerini yeniden güçlendireceği Mevlevilik ile sağlamlaştırmak ve topluma yukarıdan aşağı nüfuz etmek yerine demokrasinin kurumsallaşmasını devam ettirmesi olmalıdır. Muhalefetin ise cemaatlerin varlığını inkar ederek onlara sırtını dönerek istediği sonuçları alamayacağı ortadadır.

Türkiye’nin seküler demokratik bir ülke olarak yaşamına devam etmesi aksi halde gelinecek noktanın uzun vadede kaos olacağı şimdiden görülüyor. İktidarın kaş yaparken göz çıkarmaması için muhalefetin cemaatlerin oylarını bir bütün olarak kanalize edeceği alanları önceden görüp buna göre tedbir almaları gerekir.

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/ergunyildirim/mevlevi-acilimi-2006559