Translate

Sunday, September 29, 2013

Orta Avrasya Çalışmaları Topluluğu Wisconsin Üniversitesinde



Orta Avrasya Çalışmaları Topluluğu 14. Uluslararası toplantısını Wisconsin Üniversitesinde gerçekleştirecek. 300’den fazla biliminsanı ve ziyaretçi konferansı takip edecek.

Prof. Uli Schamiloglu’nun 2000 yılında kurduğu, ilk üç toplantısını 2000-2002 yıllarında  Wisconsin Üniversitesinde gerçekleşiren topluluk doğduğu yere oldukça büyümüş olarak tekrar dönüyor.

Konferansın açılış konuşmasını ünlü gazeteci ve yazar Steve LeVine yapıyor. Levine konuşmasında 2014 Sonrası Orta Asya’da Neler Olacağını anlatacak.  Kendisi ile Cuma sabahı Madison’a indiğinde tanışmış olacağım.

Cuma akşamı Nazarbayev Üniversitesi konferans kapsamında bir resepsiyon veriyor. Nazarbayev Üniversitesi Astana’da faaliyet gösteren yeni ve modern bir üniversite. Kazakistan cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in soyadını taşıyor, çünkü Nazarbayev, Kazakistan’ın başkentinde Batı standartlarında uluslararası bir üniversite kurmak için oldukça büyük kaynaklar harcıyor. Üniversitenin inşaatı bir Türk firması tarafından yapılıyor fakat akademik anlamda partnerler İngiltere ve ABD’den bulundu.

Prof. Uli Schamiloglu Nazarbayev Üniveristesi projesini Wisconsin Üniversitesinde ilk başlatan kişi aynı zamanda.  İki üniversite sosyal bilimler alanında işbirliği yapıyor.


Bu yıl konferans komitesinde olma onurunu ben de taşıyorum.  Oldukça yoğun geçecek olan konferansta oturum başkanlıkları yapacağım.

Sunday, September 15, 2013

Wisconsin Üniversitesinin Değerleri I

Wisconsin Üniversitesi 40 bin öğrencisi ile 3 Eylül’de derslere başladı. Dünyanın sayılı üniversitelerinden biri Wisconsin Üniversitesi. Çok büyük araştırmalara ev sahipliği yapmış öncü bir üniversite.
Üniversitenin bir takım değerleri var. Yöneticiler ve hocalar ne olursa olsun bu değerleri bırakmıyorlar. Yönetişim ya da kendini yönetme bunlardan biri. Kararlar tepeden aşağı değil, aşağıdan yukarı doğru veriliyor. Her yeni yapılanmanın, kanunlara göre, açık toplantılarla ve daha oluşum aşamasında duyurulması gerekiyor. Bölümlerin kaderleri ile ilgili kararlar gizlice verilemiyor. Bölümler kendi bütçelerini kendileri kontrol ediyor. Hocalar, hangi dersleri vereceklerini öğrencilerin eğilimleri ve kendi uzmanlıkları doğrultusunda belirliyorlar.
Şu günlerde dil ve edebiyat fakültelerinin hepsinin bir çatı altında toplaması için bir çalışma başlatıldı. Akademisyen olmayan ve idari pozisyonlarda çalışan personel giderlerini azaltmak için bu durum yönetim tarafından oldukça arzu ediliyor. Buna rağmen model arayışları kurulan küçük görev grupları ve geniş katılımlı toplantılarla devam ediyor. ABD’nin değişik üniversitelerinden gelen uzmanlar kendi üniversitelerinin modelini anlatıyorlar. Böylece en etkili sonuca ulaşmak hedefleniyor.


Yukarıda da söylediğim gibi üniversitenin temel değerleri: şeffaflık ve katılım.

Sunday, September 8, 2013

Okullar Açıldı



Bu hafta Wisconsin’de ilkokullar, ortaokullar, liseler ve üniversiteler eğitime başladı. İlkokula geçen yıldan itibaren 5 yaşındaki çocuklar alınıyor.  2011-2012 eğitim öğretim yılı başında çıkarılan yasa ile 5 yaşında anokuluna kaydolmak zorunlu. Aynı yasa okulların imkanları varsa 4 yaş grubunu da okul öncesi eğitime dahil etmeleri için teşvik ediyor. Okul öncesi eğitimin birinci basmağını bu grup oluşturuyor. Çocuklar iki yıl bu eğitimi aldıktan sonra birinci sınıfa devam ediyorlar.  Kızımın geçen yıl devam ettiği okul bu uygulamaya hemen geçti. 

Kızımın bitirdiği ilkokul ayrıca karma sınıf uygulaması yapıyor. Bunu öğrenci sayısının azlığından yapmıyorlar. Çünkü aynı sınıftan en az iki şubeleri mutlaka var, genellikle  de şube sayısı daha fazla. Üniversite lojmanları okul ile aynı mahallede ve  yasaya göre tüm okullar mahalleye yeni taşınan öğrencileri kabul etmek zorunda. Wisconsin Üniversitesi Uluslararası bir üniversite olduğu için buraya geçici süre ile gelen öğretim üyesi sayısı oldukça yüksek.  Karma sınıf uygulaması okul yönetimine sınıflardaki öğrenci sayısını kontrol etmekte kolaylık veriyor.

Ortaokullar okul başlamadan on gün önce  isteyen öğrenciler için iki öğleden sonra oryantasyon yaptı. Okulların açıldığı ilk gün sadece altıncı sınıflar eğitime başladı.

Okulda altı, yedi ve sekizinci sınıfların teneffüs ve öğle yemeği saatleri farklı. Ayrıca öğrenciler her ders için farklı sınıflara gidiyorlar.

Her öğretmen dersinin içeriğini, sınav ve quiz konuları ile öğrenci ve veliden bekletisini yazıyor (syllabus) ve bunu eve gönderiyor. Veliler ve öğrenciler bu mektupları imzalıyor ve imzalı kısmı geri öğretmene veriyor. Böylece öğrenci, öğretmen ve veli arasında bir anlaşma yapılmış oluyor.

Kızımın dil bilgisi ve kompoziyon öğretmeni ilk hafta sınıfa ailesini ve köpeğini de getirmiş. Böylece sınıfta başlangıçtan bir aile havasının ortaya çıkması için zemin hazırlanmış.

Ayrıca öğretmen tüm velilerden çocuklarımızı bizim gözümüzle anlatan mektuplar istedi. Sanırım bu yolla zaman kaybetmeden çocuklara daha kolay ulaşabilecek.

Monday, September 2, 2013

OBAMA, SURiYE MÜDAHALESİ VE TÜRK DİASPORASI

ABD, 1982 yılından bu yana insani yardım adı altında 16 kez Lübnan, Granada, Libya, Panama, Irak, Somali, Bosna, Afganistan, Kosova gibi çatışmaların yaşandığı çeşitli yerlere müdahalede bulunmuş. 1982 yılındaki Lübnan müdahalesi Cumhuriyetçi lider Ronald Reagan tarafından başlatılmış, ondan sonra gelen George Bush, Bill Clinton, George W. Bush gibi hem sağcı liderler hem de demokrat lider Clinton müdahaleleri gerçekleştirmiş.

Obama yönetime geldikten sonra Ortadoğu’ya ziyaretlerde bulundu. Afganistan’dan birliklerin çekilmesini sağladı. Bunun yanısıra Arap baharı sırasında Kaddafi'nin gitmesi için Libya havadan bombalanması konuusnda çekinmedi. Şimdi Obama Suriye’ye sınırlı müdahale konusunda adım attı.

Ancak İngiltere’de müdahale halk desteğini arkasına alamadı. Başbakan Cameron, Blair’e koltuk kaybettiren Irak tecrübesini yaşamak istemediği için geri adım attı. Yani İngiltere’de iç politika dış politikayı belirledi.

Aynı şey ABD’de olur mu? ABD kamuoyu Suriye’de yaşanan katliamlara kayıtsız değil. İnternetten haber akışı oldukça yoğun. Buna rağmen bazı kaynaklara göre halk desteği en fazla % 30 olur.

ABD’de müdahalelere tabii ki halk karar vermiyor. Yukarıda bahsettiğim müdahalelerin pek çoğu başkanların bireysel kararları neticesinde gerçekleşmiş. Obama, Suriye müdahalesini Türkiye’nin de baskısı ile yapıyor. Bu konuda Türk dış işleri oldukça başarılı bir politika yürütüyor. Buna rağmen Polonya, Almanya gibi ülkelerin siyasi liderleri ve İngiltere’de temsilciler müdahaleye hayır dedi.

Suriye konusunda uluslararası kamuoyu iyice ikna edilmeli.

Gelelim ABD’ye. Ortadoğu’dan yaptığı canlı ve sürekli yayınlara Amerikan kamuoyunda oldukça rağbet gören  merkezi Katar’da bulunan Aljazeera televizyonunun -ABD’deki diğer TV kanallarının isteği sonucu ticari sebeplere dayandırılarak- yayınına son verdirildi. Yani haber verme tekeli Amerikan yayın sektöründe kaldı ki ben bunu tehlikeli görüyorum.

Obama’nın müdahale kararını vermesi için Kongre’yi göstermesi, Suriye konusunu ABD’nin iç politikasının belirlemesinin yolunu açtı. Bu konuda Cumhuriyetçilerin destek vereceklerini söyleyebiliriz, hata bazı cumhuriyetçiler sınırlı değil tam müdahaleden yana. Juan Cole gibi bazı blog yazarları müdahale için yüzde elli şans veriyorlar. Demokratlar içinden aşırı solcuların ve aşırı sağcı Çay partisi hareketinin desteklemeyeceğini söylüyorlar.


Dış dünya, Suriye’nin yaşadığı sıkıntıyı ve buna bağlı olarak Türkiye’nin yaşadığı sancılı dönemi anlamıyor. Bu konuda dış işleribakanlığı Türk diasporasını harekete geçirmeli. AKP’nin Suriye konusunda başarısızlığını beklerken ülke olarak felaket yaşamayalım.